"All you can take with you is that which you've given away..."
Benim hayatımın filmi neden yok derdim, buradaymış yahu..
Asla bitmesini istemediğim bir film oldu. Daha önce neden izlemediğime şaşırıyorum.. Sabahattin Ali romanı okumak gibi...
Clarence : Beni mi çağırdınız efendim?
Tanrı : Evet, Clarence. Dünyadaki bir adamın yardımımıza ihtiyacı var.
Clarence : Harika, hasta mı ?
Tanrı : Hayır, daha da kötü. Ümidini yitirmiş...
----------------
George : Bana yardım etmenin tek bir yolu var. Sende 8000 papel yoktur değil mi?
Clarence(Melek) : Oh, hayır hayır. Biz cennette para kullanmayız.
George : Oh, doğru ya. Hep unutuyorum.
George : Burada oldukça işe yarıyor ahbap...Ben bunu biraz geç öğrendim.
----------------
George : Şu koca dünyada benim gibi biriyle neden evlendin?
Marry : Yaşlı bir kız olmamak için.. :)
Yeni bir aşkım daha oldu, Donna Reed ♥ Filmdeki karakterin gibi biriyle bu filmi beraber izlemek üzere ayrılıyorum bu filmden yorum falan yok..:(
And Oscar goes toooooooooooooo JAMES STEWART..!
Teşekkürler Capra..
-----
Yıllar sonra gelen edit olsun istedim, daha sonra defalarca izlediğim bu film hayatımda 1 numaraya yerleşmiş durumdaydı çünkü.
George Bailey'nin hikayesi, sıradan bir adamın "keşke doğmasaydım" dediği bir gecede başlar ama o gece, sadece kendi hayatını değil, başkalarının hayatlarını da anlamaya başladığı gecedir.
Çünkü bazen insan, sadece “başaramadığı” şeylere odaklanır.
Oysa hayatta bazı başarılar sessizdir.
Kimse fark etmez ama bir çocuğa verdiğin yardım, bir komşuya söylediğin iyi bir söz, birinin umutsuzluğuna engel oluşun…
İşte George’un filmi, tam olarak bu:
"Var olmak", yalnızca nefes almak değildir. Başkasının nefesini kolaylaştırmaktır.”
Filmi izledikçe içimizde şu soru yankılanır.
"Ben olmasaydım… ne eksik olurdu?"
Ve belki bu film, o sorunun cevabını bizim yerimize verir..
"Çok şey."
Çünkü kimse, kendi etkisini tam olarak göremez.
Ama her hayat, görünmeyen bir etki zinciri bırakır.