Kağan

Geri

Les Amants du Pont-Neuf (1991)

Blog 20 Ağustos 2025
"rüyalarında gördüğün insanları, uyandığında aramalısın. hayatı daha kolay yapar."

Bazen bir aşk, bütün bir şehri gölgede bırakır. Bazen de o şehrin ortasında, bir köprüde, sadece iki insan kalır geriye..
Film tam olarak böyle bir aşk hikayesi anlatıyor. Ama alıştığımız türden değil. Buradaki aşk, parıltılı değil; kırık, kirli, yaralı. Filmin geçtiği Pont-Neuf köprüsü, aslında bu aşkın kendisi gibi: yaralı, kapalı, tamir bekleyen.

Michel’in kaybolmuşluğu, Alex’in umutsuz öfkesi, ikisinin de hayata karşı çırılçıplak kalışı… İşte aşk dediğimiz şey tam da böyle bir şey; hayattan yenilmiş iki insanın birbirini bulduğu, birbirinin yaralarından faydalandığı bir kaçış. Saf mı? Hayır. Masum mu? Asla. Ama gerçek işte tam da bu yüzden dokunuyor.

Bu filme “çok karanlık, çok çirkin” diyenler var. Oysa aşk sadece masumiyetle mi yaşanır? Gerçek aşk dediğimiz şey, çoğu zaman karnın açken, üstünde doğru dürüst kıyafetin yokken, geleceğe dair hiçbir umudun kalmamışken bile birinin yanında kalabilmektir. İşte bu filmdeki aşk, tam da hayatın bu en dip noktasında doğuyor. 
Gözlerim en çok Juliette Binoche’a takıldı. Onun körlüğe doğru gidişi, aslında kendi içimizdeki körleşmeyi de anlatıyor. İnsan sevdiğinde görememeyi bile göze alır ya hani… işte o çaresizlik, o bağlılık, Binoche’un yüzünde tokat gibi çarpıyor. Denis Lavant’ın çırpınışlarıyla birleşince, ortaya masalsı bir çirkinlik çıkıyor. Sevginin en “pis” ama en “hakiki” hali.

İzleyen herkesin, hafızasının bir köşesinde en az bir sahnesini ömür boyu taşıyacağı bir film. Sanırım Fransız sinemasının en iyi filmlerinden biridir.
Ha birde manyak derecede anarşist yaklaşımlı 😃
Aşk sanılan duyguları sorgulamaya iten bir film bu. Terk edildiğinde “unut” talimatını alan kişi öfkesinden ve kontrolsüz acısından dolayı; uzlaşmaya değil inatlaşmaya meyillidir. O nedenle unutamadığını ispatlamak için her şeyi yapabilir. Haklı olduğunu kanıtlama çabası zavallı olduğu inancıyla birleşir. Haklı olduğunu kanıtlama kaygısı duyan ve zavallı olduğuna inanan bir kişi çok tehlikeli olabilir. Kendine karşı. tıpkı Alex gibi. ve tıpkı Michele gibi. Fakat gerçekten bu farklı yaklaşımıyla Leos Carax bir aşk filmi gibi işlemiştir konuyu..
Bu filmden geriye kalan bencillik temasını işleyiş şekli. "aşk sevdiğin için her şeyi yapmaktır", "aşk sevdiğin için ölmektir" bıdı bıdı gibi bir sürü tanımlama yapıldı aşkla ilgili. Önüne gelen tanımlama yapıyor ama bu film bu tanımları bir köşeye atıyor, yeni tanımlar yapıyor..

Kendime Notlar: 

  • İnsan, gözleri kör olsa da kalbiyle hala görebilir.
  • Körleşmek sadece gözlerle olmaz; kalpler de körleşebilir. 
  • Gerçek aşk, çoğu zaman en kırık hayatların arasında büyür.
  • Hayat bazen seni en dip noktalara iter. Ama orada bile, karanlığın içinde bir ışık bulabiliyorsan, işte o ışıktır seni insan yapan. Ve o ışık çoğu zaman, bir başkasının gözlerinde yanar. 


Gallery

Comments